30 Eylül 2014 Salı

Sütsüz

"Buluşabilir miyiz uygun olduğunda?"
"Hayır" diyemedim. Ertesi akşam buluştuk. Kalın giyinmişti, solgundu. 
"N'asılsın?" Farkına varmadan sormuştum, -geçiştirdi-
"Sen n'asılsın?" Duraksadım, -fark etti- 
"İdare eder." -sıradan bir cevap, göze batmayan, geçmişte bile-
"Ben.. biraz.."
"Sen iyi misin?"
"Sadece yorgunum."
Bir şey diyemedim. Yorgundu, evet. Canım sıkıldı, -niye diyemedim ki "Hayır"-
"Efendim?"
"Yok bir şey, ne istersin?"
"Sağol." 
Garsonun yaklaşmasını izledim. -bana mı bakıyor-
"Evet."
"Bir kahve."
"Sütlü mü?" -sütsüz-
"Sade."
"Ben de bir su alabilir miyim?"
Garsonun uzaklaşmasını izledim. -bana bakıyor-
"Alper, kusura bakma, kime soracağımı bilemedim." Cevap vermedim. Bekledim.
"O'nla yakın zamanda hiç görüştün mü?" -yan masada yaşlı bir adam, yalnız-
"Özür dilerim, ama.. işte.." -elinde gazete, kuru-
"Çok kötüyüm, hissediyorum, biliyorsun." -masanın üzerinde şapkası, boğuk-
"Kahveniz" -ben mi- "...ve suyunuz." -o-
"Bir su da ben.."
"Özür dilerim, biliyorum.. inan seni rahatsız etmek istemezdim.. ama.. hiç haber aldın mı?" -neden-
"Biliyorum, ikimize de hala kızgınsın." -yaşlı adam yok artık-
"Kızgın değilim, ama sadece.." -gözleri, o-
"Bir daha.. sizi görmek.. görmem sanı.." -şapka hala masanın üzerinde-
"Suyunuz beyefendi, başka isteğiniz?" -su-
"Kimse bir şey bilmiyor. Ailesi bile. Sen o'nun en yakın.. arkadaşıydın.."    -sen de benim-
"Konuşmuşsundur, biliyorsundur belki.." -neyi-
"Bilmiyorum."
"Aramadı mı, duymadın mı hiçbir şey?" -şapka da yok artık-
"Hayır."
"Biliyor olsan söylerdin dimi?" -siz mi-
"Bilmiyorum."
"Özür dilerim. Rahatsız etmemeliydim.. seni.. yalnızca.."
"Ben.. seni.. sizi.. o'nu.." -bilmiyorum-