.
.
.
.
.
.
.
Çıplaklığını saklamaya bayılıyordu. Üzerinde sadece incecik bir kumaş parçası olması bile yeterliydi. Hatta bu ince kumaş parçasını, beyaz olurdu genellikle, kalın yorganlardan daha çok severdi. Vücunun bütün kıvrımlarını muhafaza eder, hatta tedirginliği, soğunun o bedene işleyen ürpertisinin tedirdinliğini onun ilahi bedeninden mahrum bırakmazdı.
- Ne dersin, herif arınma peşinde mi, yoksa yine sıradan bir sikiş mi, diye sordu, sağ elinin işaret parmağıyla kitabın bir sonraki sayfasını kaybetmeden aralarken. Gözlerim tavandaki "sinek gelinlikleri"nin üzerindeydi. Bu ise onun örümcek ağı için kullandığı bir tabirdi. Hatta bir keresinde, sevdiği tek gelinliğin ve yine kendisine en çok yakışanın bu olduğunu söylemişti. Doğa ananın kadınlar avretlerini saklasın diye bizzat el attığı dokuma. Bu kıza bitiyordum. Güzel bedenlerin içinde sıkışmış aptal ruhların hiçbiri böyle bir şey söylemezdi. Kafalarından geçmezdi düşüncesi. Sıçtıklarını bilmemeleri gibi işte. Bağırsaklarında ufak bir sancı hissettiklerinde sadece tuvalete gidip, klozeti oturmaları gerektiğini bilirler, ondan sonrası hakkında bir fikirleri yoktur. Sıçtığını ve işediğini bilmek, bize ilk unutturulan numara ne de olsa.
- Bilemem, ama deneyip göremiliriz. Bakalım kahramanımız arınacak mı yoksa sıradan bir sikiş mi olacak. Güldüm, o ise gülmedi. Kitabın yıpranmış kenarlarında askıda kalmışttı gözleri. Sol elimdeki sigarayı yakındaki bardağın içine attım ve elimi kumaşın içine soktum. Sağ kolumun dirseğine dayanırken sol elimle bacaklarının arasını okşamaya başladım. O anda yüzünde bir tebessüm peydahlandı.
- Bunu sevdim işte, dedim, sol kulağına başımı hafifçe eğerek.
- Peki kadın hakkında ne düşünüyorsun, diye sordu. Tuzaklı bir soruydu. Elimi kasıklarının arasına kaydırdım. İşaret parmağımla, yeniden keşfediyormuşça, dudaklarını okşamaya başladım. Kızıllığı üzerine mühürlenmiş o dudakların üzerinde kaybedilmiş cennetinin dönüş yolunu arıyordum. Başını hafifte yastığa bastırdı.
- Anladım, dedi, ama o amcığın bunu hissedebileceğini sanmıyorum.
İnce kumaşın altında olduğumuz sürece her türlü zevkin peşinden gidebiliyorduk. Çıplaktık. Yavaşça başımı boynuna dayadım. Kokuyu takip ediyordum, kuru dudaklarım kızgın boynunda sürünürken. Ürperdim, cam açıktı ve yağmur damlaları pencereleri dövüyordu. Çölün ortasında, kızgın dalgalar ve yer değiştiren kum tepeleri arasındaydım. Kupkuruydum, ıslanmaya can atıyordum. Aşağıya inmeye devam ettim. Aşağıya devam ederken yavaşça kumaş üzerimizde sıyrılıyordu. Ama rahatsız olmuyordu, bir nevi onun üzerindeyken ben örtüyordum çıplaklığını.
Parmaklarımın arasında, enfes amcığında ıslaklığı hissettim. Susuzluğumu gidericek o ılık ıslaklığı yitirmemek için işaret parmağımla amcığının ağzını okşamanın yanı sıra başparmağımla açmış olan ıtır'ını buldum ve işaret parmağımdaki ıslaklıkla okşama başladım. Ufak bir inleme ve bir takırtı. Kitabı yere bırakmıştı. Nevresimi sıkıca kavradı. Artık hangi kitabı okuduğunu biliyordum.
Leğen kemiğini dudaklarımın ucunda hissettim. Isırdım hafifçe. Tırnaklarını geçirdiğini nevresimi kendine doğru çekmeye başladı. Biraz daha sert ısırdım, kıkırdadı. Yavaşça kasıklarına geldiğimi belli eden o tümseğe gelmiştim. O tümsekte elimden geldiğince vakit öldürdüm. Dilimle ıslattım. Kuru dudaklarımla çöptüm. Azı dişlerimle ısırdım. Sol elimi sağ kalçasının altına yerleştirdim. Gözlerim kapalı, körler gibi yolumu bulmaya çalıştım. Hissederek, kadınımın bedenindeki en ufak ayrıntıyla tekrar ve tekrar gün yüzüne çıkartarak. Kalçasını elinin üzerinde, bütün diriliğiyle hissedebiliyordum. VE birden o ağırlık kalktı. Kalçalarını ve kasıklarını dudaklarıma kadar kaldırmıştı. Dudaklarımla o kızıl kıvrımı, kıskıvrak yakaladım. Ve kızıl kıvrım, dudaklarımdan sıyrıldı. Ellemin üzerinde tekrar kalçasını hissettim.
Sertleşen aletim yüzünden pozisyonumu değiştirdim. Başımı kaldırıp, mum ışığında belli belirsiz olan yüzüne baktım. Başını arkasına yaslamış ve göğüs kafesini kaldırmıştı. Dudaklarımda tekrar o ıslak et parçalarını hissettiğimde iki elimle kalçalarını havada kavradım ve dilimi ucsuz bucaksız kızıllığın ortasında salıverdim. BAzen bir noktayı ve çıkıntıyı saniyelerce dilimle okşayıp emerken bazen de amaçsızca dolaştırdım dilimi. Şarap kırmızı deliğine açılan o ince perdede dilimle volta atarken, sağ eliyle saçlarımı kavradı. Bu beni delirtti işte. Amcığının hemen yukarısında şehvetin ve gecenin ufkuna açılımış olan Itır'ını dudaklarımla çepeçevre yakaladım ve emdim, yutana kadar. Dilimle, ufak darbelerle, geceyi duyumsadım ağzımda, belirsizliğini, daha fazlasını, kaybetmekten korkmayı, kazanmaktan korkmayı. Ve ölümü. Ve sikişmeyi gecenin son demlerine kadar. Kalçalarını ellerimle kavramakta zorlanıyordum. Titriyordu zevkten. O titredikçe ben daha fazlasını istiyordum.
- Ne dersin, herif arınma peşinde mi, yoksa yine sıradan bir sikiş mi, diye sordum. Ellerimin arasındaki kalçalarını kurtardı. Yatakta dinelerek parmaklarının arasında saç tellerim olan sağ eliyle aletimi kavradı. Tekrar hızlıca uzandı yatağa ve sikimi amcığına sürtmeye başladı. Bacaklarını sıkıca kavrayı havaya kaldırdım ve baldırlarımla bacaklarını o pozisyonda sabitledim. Eğilip göğsünden bir lokma ısırdım ve o lokmayı ağzına taşıdım.
- Işığı görebiliyorum, dedim. Kikirdedi, ama kısa sürdü.
İçindeydim.
Birbirimizle örtünüyorduk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder