.
.
.
.
.
.
-Taşımak istemiyorum artık bu yükü.
-Neyden bahsediyorsun?
-Neyden mi bahsediyorum?
Bunu demesiyle yavaş yavaş yanıma sokulmaya başladı. Zoraki deneyimlerimlerimin çoğunda ilk sokulan ben olduğum için anın keyfine bıraktım kendimi. Ve bilirsin, genel olarak burada, anı teslim edip ayrıntılardan keyif alabileceğiniz pek çok kız yoktur. Bunun düşüncesi bile sikimin tüm görkemiyle sertleşmesine yetti doğrusu. Elimi yavaşça onun kalçaların üzerine koydum. Bedenim daha fazla hareket etmek istemiyordu. Elimle kot pantolonun üzerinden kalçalarını kısa menzilde okşamakla yetindim. O ise sert bir hareketle benden uzaklaştı. Boynunun ve ensesinin en ufak kıvrımını dahi belli eden gri geniş kazağını yavaşça üzerinden çıkardı. Yere attı kazağı. Baktım, sadece bakabildim. Heyecandan nefesim kesilmişti. Spot ışığının loşluğunda kıpkırmı ince dudaklarını araladı ve diliyle dudaklarını ıslattı. Gözlerini kapattı.
Gerindi, göğüslerini göğüs kafesini şişirerek göğe kaldırdı.
Gözlerimi biraz daha açtım. Sonuçta insan böyle enfes bir mucizeye her gün tanık olmuyor. Ya da belki şöyle ifade etmek daha doğru olacak, her gün karşılaşabileceğin ama gözlerin kapalı olduğu için göremeyeceğin görüntülerden biriydi iste. Yavaşça nefes vermesini izledim. Anın paramparça olup onun bedenin ve bedeninin de ötesinde zihninde dağıldığını hissettim. Göğüslerinin güzelliği sadeliğinden kaynaklanıyor, diye düşündüm. O kadar ölçülü ve yeterliydi ki göğüsleri içimde bir ömür sürebilecek sadakat arzusu dalgalandı. Göğüslerinden kasıklarına inen o soluk kesici yolda, her iki kaburgası arasında peydahlanan boşluğu doldurmak istedim. Elimden gelenin en iyisiyle doldurmak, ruhumla, bedenimle, dölümle. Bir anda başını çevirdi sağa. Yere baktı gözleri kapalı. Halının üzerindeki belli belirsiz motifleri yakalamak istedi sanki, kapalı onlan gözleriyle.
VE BOYNU, evet, rabbim, diye hayıflandım kendi kendime, bir gözüm daha olsaydı keşke. Uzun boynu ve köprücük kemiğin birarada duruşu. Pantalonumun altındaki sertlik acı verdigini hissettim. Köprücük kemiklerinden sıkıca tuttuğumu gözlerimin önüne getirmeye çalıştım.. Kuvvetli bir rüzgarın estiğini ve benim onun elimden sıyrılıp uçmaması için sadece köprücük kemiklerinden tutabileceğim düşüncesi. Rüzgar onu havalandırmışken ben onu tutmakta zorlanıyor ve köprücük kemiğinden ısırıyordum çaresizce. Her şey bulanıklaştı zihnimden bedenime yayılan şehvet dalgasıyla. VE bir anda bana baktı. Hissediyorum, diye düşündüm. Seni yeryüzünden tutmaya hazırım diye düşündüm.
Şaşırdım, afalladim. Halbuki biraz önce kendimi ona bırakmak istiyordum. Şimdi ise onu yeryüzünde tutmaya çalışayordum zihnimde. Aslında benim belki uçmaya ihtiyacım vardı, havalanmaya. Ve o, beni havalandırabilecek mükemmellikteydi. Yavaşça bana yaklaşmaya başladı. Bana sahip olmadığım ama özlemini duyduğum bir şeyi anımsatıyordu. O yakınlaşırken, ben, biraz önce yakaladığım her ayrıntıyı yitiriyor olduğumu hissetmeye başladım. Hüzünlüydü artık, ayaklarını kaldırmadan, yavaş yavaş, sanki bana doğru taşınıyormuşçasına yaklaşması. Omzum seviyesindeydi, uzun boynunu biraz daha seyredebilirdim doğrusu. Başını göğsüme dayadı. Omuzları ve kısa kesim saçlarıydı artık görünürde olan. Ama bambaşka bir his yükselmeye başladı bedenimde. İki ufak nokta hissettim bedenimde. Göz bebeği mi yoksa göğüs bebeğimi olduğunu anlayamadan ellerimi onun soğuk belinde buldum. Kısa adımlar atarak parmaklarımla tanrının sayısız parmaklarından iki tanesinin görünür olduğu o girintiyi aradım belinde. Kalçalarının dört parmak üzerinde iki ufak çukurcuk.
Bastırdım, bastırdıkça parçaklarımla o başını göğsüme daha sert bastırdı. Ben bastırdıkça göğsümde hissettiğim o iki ufak noktacığı bir daha duyusadım. Bir eliyle belindeki ellerimi desteklerken diğer eliyle iyice sertleşmiş olan sikimi pantalonumdan azat etti. Kendisine dar gelen bulunduğu kafesten çıkar çıkmak aletim, yer çekimine yenik düşüp kasıklarına yapıştı. Kafasının doğrultusunu değiştirmeden eğilmeye başladı. O eğildikçe belindeki ellerimle teker teker omurgalarını hissettim. Kayıp giden omurgaları ve omzuna çıktı. Omzundan kayarak, boynunu ve ensesini okşamaya başladım. Bütün o belirsizliğin içinde, onun ince kızıl dudakları aletimi yavaş yavaş dizginlerken dili aletimin başındaki her türlü kıvrıma ve kızıllığa saldırıyordu.
Bastırdım, bastırdıkça parçaklarımla o başını göğsüme daha sert bastırdı. Ben bastırdıkça göğsümde hissettiğim o iki ufak noktacığı bir daha duyusadım. Bir eliyle belindeki ellerimi desteklerken diğer eliyle iyice sertleşmiş olan sikimi pantalonumdan azat etti. Kendisine dar gelen bulunduğu kafesten çıkar çıkmak aletim, yer çekimine yenik düşüp kasıklarına yapıştı. Kafasının doğrultusunu değiştirmeden eğilmeye başladı. O eğildikçe belindeki ellerimle teker teker omurgalarını hissettim. Kayıp giden omurgaları ve omzuna çıktı. Omzundan kayarak, boynunu ve ensesini okşamaya başladım. Bütün o belirsizliğin içinde, onun ince kızıl dudakları aletimi yavaş yavaş dizginlerken dili aletimin başındaki her türlü kıvrıma ve kızıllığa saldırıyordu.
Gözlerimi kapadım. Zihiri karanlık zihnimdeki nahoş dalgalara karşı yüzmeye çalıştım. Boynu, diye düşündüm yavaşça yükselirken, boynunun uzun olması boynundaki hatları sivrileştiriyor. Ve o sivri hatların üzerinde bu enfes ince ve kızıl dudakları taşıyor. Bir anda çok yoğun bir dalga yükseldi zihnimde. Ellerimle çaresizce kulağını okşamaya başladım. Parmaklarımın ucundaki kulak memesinin yoğunluğunu dilimin ucunda da hayal etmeye çalıştım. Dudaklarımla ıslattığım kulak memesini azı dişimle ısırdığımı düşündüm. Yanağını okşamaya başladım, yavaşça inip kalkan yanağını. Hissettiğim sadece sıradan bir sarsıntı değildi, bu sarsıntı bendim. Aletimle onun yanakları üzerinden tekrar bir araya gelirken yükseliyordum. Aletimin başını ve derisini bağlayan o ince perdede, her geliş ve gidişinde dilini hissedebiliyordum.
İnce, ıslak dudaklarının arasındaki aletim belirgin bir hızlanmayla gidip gelmeye devam ediyordu. Ve bütün bunları bilmek için gözlerime ihtiyacım yoktu, bizzat hissediyordum onu kendimde. Bedenimle, ellerimle, aletimle görüyordum onun ufak tefek her ayrıntısını. Ellerimi kısa kesilmiş saçlarının arasında gezdirdim. Saçlarının siyahlığını parmaklarımın ucunda dalgalanıyordu. Gözlerimi açtım, ona kaçamak baktım, kendinden geçmişçesine sikimi soyarken biraz daha yükseltim. Aletimi ince dudaklarının arasına her aldığında kafasını sağa doğru yatırması ve aletimin sertliğinin yanaklarına yansıması. Ayaklarım yerden kesilmişti artık. VE birden aletim ince dudaklarının arasındayken durdu ve karanlığın içerisinde bana baktı. O keskin, loşluğu deşen kara bakışlarıyla ayaklarım yerden kesildi ve tamamen havalandım.
Yavaşça sikimi ağzında çıkardı ve hala boşalıyorken onu burnuyla iterek havaya kaldırdı. Saçlarına bulaşan meninin usulca alnına akışını seyrettim. Bu arada aynı yırtıcılıkla bana bakmaya devam ediyordu. Doruğa çıkmış olmanın taşaklarımdaki belli belirsiz sızısını duyumsadım. Sanki sol taşağı aşağı doğru ıslak ıslak çekiliyordu. Aniden bunun sızıdan değil de, yine o ince dudaklardan kaynaklandığını farkettin. Sol taşağımı yavaşça aşağı doğru sündürürken dilini taşağımın üzerinede hissedebiliyordum. Ufak acıyla, bedenimde tekrar yükselmeye başlayan merak ve şehvet ile onu sahiplenircesine becermeyi istedim o anda. Bana hissettirdiği o biricik arınmayı onun bedeninde yavaşça arama arzusuydu bu. Sonunda arınamayacağımı bilmeme kaçınılmaz bir başkaldırıydı bu. Onun kasıklarının arasındaki, vicdani itaatin kusursuz "ben"leri. İşte onda bulmayı arzuladığım şey şey buydu. Arınma.
İnce, ıslak dudaklarının arasındaki aletim belirgin bir hızlanmayla gidip gelmeye devam ediyordu. Ve bütün bunları bilmek için gözlerime ihtiyacım yoktu, bizzat hissediyordum onu kendimde. Bedenimle, ellerimle, aletimle görüyordum onun ufak tefek her ayrıntısını. Ellerimi kısa kesilmiş saçlarının arasında gezdirdim. Saçlarının siyahlığını parmaklarımın ucunda dalgalanıyordu. Gözlerimi açtım, ona kaçamak baktım, kendinden geçmişçesine sikimi soyarken biraz daha yükseltim. Aletimi ince dudaklarının arasına her aldığında kafasını sağa doğru yatırması ve aletimin sertliğinin yanaklarına yansıması. Ayaklarım yerden kesilmişti artık. VE birden aletim ince dudaklarının arasındayken durdu ve karanlığın içerisinde bana baktı. O keskin, loşluğu deşen kara bakışlarıyla ayaklarım yerden kesildi ve tamamen havalandım.
Yavaşça sikimi ağzında çıkardı ve hala boşalıyorken onu burnuyla iterek havaya kaldırdı. Saçlarına bulaşan meninin usulca alnına akışını seyrettim. Bu arada aynı yırtıcılıkla bana bakmaya devam ediyordu. Doruğa çıkmış olmanın taşaklarımdaki belli belirsiz sızısını duyumsadım. Sanki sol taşağı aşağı doğru ıslak ıslak çekiliyordu. Aniden bunun sızıdan değil de, yine o ince dudaklardan kaynaklandığını farkettin. Sol taşağımı yavaşça aşağı doğru sündürürken dilini taşağımın üzerinede hissedebiliyordum. Ufak acıyla, bedenimde tekrar yükselmeye başlayan merak ve şehvet ile onu sahiplenircesine becermeyi istedim o anda. Bana hissettirdiği o biricik arınmayı onun bedeninde yavaşça arama arzusuydu bu. Sonunda arınamayacağımı bilmeme kaçınılmaz bir başkaldırıydı bu. Onun kasıklarının arasındaki, vicdani itaatin kusursuz "ben"leri. İşte onda bulmayı arzuladığım şey şey buydu. Arınma.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder