18 Mart 2016 Cuma

Kefaret

-Ne yapıyorsun?
-Gördüğün gibi, kitap okuyorum.
-Sana bi'şey soracağım?
-Dur, şu cümleyi bitireyim. Tamam, dinliyorum.
-Ateşli hastalıklarla ilgili anlatılanlar ne kadar doğrudur?
-Hangisi?
-Hani insanın çocukken bi'kez ateşli hastalığa yakalanıp kurtulamadığını söylerler ya.
-Ölümüne mi sebep oluyor yani?
-Hayır. Bi'kez yakalandın mı, çıkan sen olmuyorsun.
-Saçma.
-Babaannem, babamın ateşli hastalığa yakalandığını, iyileşmesi için babamın çocukluk yaramazlığından fedakarlık etmek zorunda kaldığını, söylerdi.
-Bu aynı zamanda kirişi kıran babaannen değil mi? Niye inanıyorsun ki bunca yıl sonra?
-Öyle, o da sükunetinden taviz vermiş işte iyileşmek için.
-Bunu kim söyledi?
-Babam söylemişti.
-Hımm... Sen hiç ateşli hastalığa yakalandın mı?
-Çocukken yakalandım.
-Sen neyden vazgeçtin iyileşmek için?
-Sarışınlığımdan.
-Senin saçların sarı mıydı?
-Evet.
-Eee, senin ailen hep esmer, nasıl oluyor bu?
-Annem de çocukken sarışınmış. Sonra o da sarışınlığından vazgeçmiş.
-Seni sarışın düşünemiyorum.
-Gösteririm bi'ara fotoğraflarımı.
-Ben neyi feda ettim acaba?
-Hani saçmaydı?
-Hala saçma. Ama koskoca bir sülale kendisini bir absürde kaptırınca, sanki gerçekleşmeye başlıyor.
-Pekiyi sarı saç hoşuna gider miydi?
-Hayır, saçmalama. Ben ciddiyim.
-Tamam, tamam. Yardımcı olacağım sana. Şimdi, hiç ateşli hastalık geçirdin mi?
-Evet, hem de çok.
-Narin bi'çocuk muydun yani?
-Hayır sersem. Yine de...
-De?
-Çok oldu ateşli hastalığım.
-Hımm, bu kötü, ne kadar az olsa o kadar iyiydi. Ona göre neyden vazgeçtiğini bulabilirdik.
-Haklısın.
-Tamam. Şimdi şöyle yapalım. Düşün ve en iyi hatırlayabildiğin hastalığının üzerinde duralım bi'.
-Dur düşüneyim.
-Tüm gecemi sana yardımcı olmakla geçirmeyi düşünmüyorum.
-Tamam, bir tanesini hatırlıyorum. Çok şiddetliydi. Beni soğuk duşa sokmuşlardı. Havale geçirmişim sonra.
-Pekiyi sonrasında hayatında büyük bir değişiklik oldu mu?
-Emin değilim.
-Bende başka sihirli numara kalmadı.
-Bir dakika.
-Bi'şey mi hatırladın yoksa?
-Evet.
-Ne?
-Sanki...
-Ne diyorum, cevap ver?
-I-ıh, yanlış hatıra.
-Ahmak.
-Ateşli hastalıklara ve kefarete inanan ben değilim.
-Ben inanıyorum en azından. Sen ise hiçbi'şeye inanmayıp mucize bekliyorsun.
-Belki ben de bundan vazgeçmişimdir, yani inanmaktan.
-Tabii...
-Şüpheci Tomas. Hani sen inanandın da ben inançsız olandım?
-Fırsat değerlendirme. Yeter, tamam, gel yanıma.

Hiç yorum yok: